top of page

''Fedakarlık Nereye Kadar? Kendini Unutmadan Vermek''

Fedakarlık, en derin sevgi ve bağlılık duygularının bir yansımasıdır. Bir başkası için kendi isteklerinden, zamanından ya da kaynaklarından vazgeçmek yalnızca bir eylem değil, aynı zamanda bir erdemdir.


Fedakarlık, karşılık beklemeden verilen bir şeydir. Bu, kimi zaman anne babanın çocukları için hayatlarını düzenlemesinde, kimi zaman bir arkadaşın zor zamanlarda yanında olmasında, kimi zaman da hiç tanımadığımız birine yardım eli uzatmamızda kendini gösterir. Ancak bu özveri, her zaman büyük şeyler olmak zorunda değildir. Günlük hayatımızda, küçük jestlerle de fedakarlık yapabiliriz: Birine zaman ayırmak, onu dinlemek ya da ihtiyacı olduğunda destek olmak gibi.


Fedakarlık, sadece başkaları için değil, kendimiz için de bir armağandır. Çünkü fedakarlık yaptığımızda, aslında insanlığımızın en saf halini deneyimleriz. Belki de fedakarlığın en güzel yanı, bir başkası için bir şey yaparken aslında kendimize de iyi gelmesidir.


Ancak fedakarlığın da bir KOTASININ olması gerekir. Sürekli kendini feda etmek, kişinin kendi ihtiyaçlarını ve mutluluğunu göz ardı etmesine yol açabilir. Ebeveynleriyle ilgilenmek için hayallerinden vazgeçen bir evladı düşünelim ya da çocuklarını mutlu etmek için kendi ihtiyaçlarını görmezden gelen bir anne ve babayı... Kendini yok sayarak yapılan fedakarlıklar ne kadar sağlıklı olabilir?


Sağlıklı bir fedakarlık, kişinin hem kendine hem de çevresine değer verdiği bir denge kurabilmesiyle mümkündür.


Sonuç olarak, kendi ihtiyaçlarımızı görmezden gelmeden, sınırlarımızı ve duygusal dengemizi koruyarak, kendimizi tamamen merkezin dışına itmeden ve ihmal etmeden yapılan fedakarlık, bize zarar vermez; aksine, hem bizi hem de çevremizdekileri güçlendirir.

 
 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page