top of page

Her duygunun bir işlevi vardır, yok saymayalım

Bir zamanlar, Duygu Bahçesi adında bir yer vardı. Bu bahçe, insanların duygularını yansıtan rengarenk çiçeklerle doluydu. Sevgi, mutluluk, korku, öfke, üzüntü… Her duygu bir çiçeğe dönüşürdü. Ancak bahçenin sahibi olan genç Leyla bazı çiçeklerden hoşlanmıyordu.


"Kaktüs gibi dikenli öfke çiçeklerine neden ihtiyacım var ki?" diye düşünürdü.


"Ya da üzüntü çiçekleri... Yaprakları hep solgun ve hüzünlü görünüyor. Keşke sadece neşe çiçekleri olsaydı."


Leyla, bir gün bahçeye girdi ve öfke, üzüntü, korku gibi sevmediği çiçekleri kökünden söküp attı. Geriye sadece parlak sarı renkli mutluluk çiçekleri ve pembe sevgi çiçekleri kaldı. İlk başta bahçe harika görünüyordu, ama zamanla bir şeyler değişmeye başladı.


Mutluluk çiçekleri solmaya, sevgi çiçekleri ise yapraklarını dökmeye başladı. Leyla, bahçenin her geçen gün cansızlaştığını fark etti. Bunun nedenini bir türlü anlayamıyordu.


Bir gece, Leyla bahçede otururken yaşlı bir bahçıvan beliriverdi. Bahçıvan, bilge gözlerle Leyla’ya baktı.


"Bahçen neden böyle solgun, biliyor musun?" diye sordu.


Leyla başını iki yana salladı.


"Sadece güzel çiçekleri bırakmak istedim," dedi. "Ama şimdi hepsi soluyor."


Bahçıvan gülümsedi ve bir avuç toprak aldı.


"Her çiçek, bu bahçede bir denge yaratır," dedi. "Öfke çiçekleri, mutluluk çiçeklerinin köklerini güçlendirir. Üzüntü çiçekleri, sevgi çiçeklerine derinlik katar. Korku çiçekleri, seni tehlikelerden korur. Onları söküp attığında, bahçenin dengesi bozulur."


Leyla, bu sözleri duyunca çok şaşırdı ve utandı. Ertesi sabah hemen, söküp attığı çiçeklerin köklerini buldu ve yeniden dikti. Öfke çiçekleri tekrar dikildiğinde, bahçede güçlü bir enerji hissetti. Üzüntü çiçekleri yerlerine döndüğünde, sevgi çiçekleri yeniden canlandı.


Zamanla Leyla, bahçesindeki her çiçeği sevmeyi öğrendi. Çünkü her biri, bahçenin bir parçasıydı ve birlikte büyüdüklerinde bahçe gerçekten güzelleşiyordu.



Tüm duygular, insan olmanın doğal ve gerekli bir parçasıdır. Sevgi ve mutluluk kadar öfke, korku ve üzüntünün de varlığına izin vermek gerekir. Onları kabul ettiğimizde, iç dünyamızda bir denge kurarız ve gerçekten "tam" hissederiz.

 
 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comentários


bottom of page